Ekolojik üretim modeli, organik tarımın ötesine geçerek, sosyal adalet, hayvan refahı ve yerel kalkınma gibi ilkeleri de içerir. Bu sistem, üretimden tüketime kadar tüm süreçlerde doğa ve insan dostu yöntemleri kullanılır.
Ortak ya da doğrudan üreticisi olduğumuz her ürün, doğayla uyumlu yerel tohumlarla, pestisit ve kimyasal gübre kullanılmadan, toprağa ve insana zarar vermeden yetiştirilen hammadde modern tesislerde dönüştürülmüş paketlerde satışa sunulur. Üretim sürecimizde karbon salımı en aza indirilmiş, ekolojik denge gözetilmiştir Ürünlerimiz uzun yıllardır deneme üretimi yapılan kendi arazi , mera ve üretim tesislerimizde ya da üretim istasyonlarımızda üretilmiş güvenilir ve sertifikalı ürünlerdir. Satın aldığınız her ürünün hasat programına katılabilir, konaklama alanlarımızda kalarak ürün üretim atölyelerine katılabilirsiniz. Bu ürünler aynı zamanda, toplumsal ve ekonomik farklılıkların çözümünde önemli bir rol üstlenen kooperatiflerin; ücretsiz, yatılı ve uygulamalı eğitim gören ihtiyaç sahibi Anadolu çocuklarının emekleriyle yetiştirilmiştir.
Biz, Köy Enstitülerinden aldığımız ruhu ülke çapında yaygınlaşan kooperatif üretimiyle birleştiren bir üretim ve eğitim girişimiyiz. Organik ve Ekolojik temelli işlenmiş gıda ürünleri satıyoruz. Ortak ya da doğrudan üreticisi olduğumuz her ürün, doğayla uyumlu yerel tohumlarla, pestisit ve kimyasal gübre kullanılmadan, toprağa ve insana zarar vermeden yetiştirilen hammadde modern tesislerde işlenerek kolay dönüştürülmüş paketlerde satışa sunulur. Üretim sürecimizde karbon salımı en aza indirilmiş, ekolojik denge gözetilmiştir. Ürünlerimiz uzun yıllardır deneme üretimi yapılan kendi arazi , mera ve üretim tesislerimizde ya da üretim istasyonlarımızda üretilmiş güvenilir ve sertifikalı ürünlerdir. Satın aldığınız her ürünün hasat programına katılabilir, konaklama alanlarımızda kalarak ürün üretim atölyelerine katılabilirsiniz. Bu ürünler aynı zamanda, toplumsal ve ekonomik farklılıkların çözümünde önemli bir rol üstlenen kooperatiflerin; ücretsiz, yatılı ve uygulamalı eğitim gören ihtiyaç sahibi Anadolu çocuklarının emekleriyle yetiştirilmiştir.
Bugün, kırsal kalkınmanın zayıflaması, gençlerin tarımdan ve üretimden uzaklaşması, adil ve temiz gıdaya erişimin zorlaşması hem toplumsal hem de ekolojik krizi derinleştiriyor. Eğitimin teoride kalması, üretimin yalnızlaştırılması ve topluluk yapısının çözülmesi; özellikle genç kuşakların geleceğini tehdit ediyor. Biz bu sorunları, doğayla uyumlu bir üretim modeli, katılımcı bir eğitim anlayışı ve yerel dayanışma temelli kooperatif yapısıyla çözmeyi hedefliyoruz. Organik üretim, ekolojik eğitim ve topluluk temelli kamplarla hem öğretip hem üretiyor, doğa-temelli yaşam pratiklerini birlikte inşa ediyoruz. Ben HADİ. Bir coğrafya öğretmeniyim. Aynı zamanda Panköy Üretim Kooperatifi ve Keklicek Vadisi Organik markasının kurucusuyum. Amacım; sürdürülebilir üretim, döngüsel ekonomi ve sosyal adalet ekseninde, gençleri ve aileleri doğa içinde yeniden bir araya getirmek. Doğada öğrenen, birlikte üreten, paylaşan bir topluluk inşa ediyoruz. Kırsalda kurduğumuz bu kamp ve eğitim alanlarında, gençler ve aileler doğayla yeniden bağ kuracak, üretmenin onurunu ve paylaşmanın gücünü yeniden keşfedecekler. Hem sağlıklı gıdaya ulaşacak, hem de sağlıklı bağlar kuracaklar.
Bugün üzerinde yaşadığımız gezegenin insan oğlu tarafından tahribatı ve nüfus baskısı had safhada ve bu durum özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan veya geri kalmış çevre ülkelerde kontrolden çıkmış durumda. Birleşmiş Milletler raporlarına göre yeryüzünde bulunan tarım topraklarının büyük bir kısmı ya erozyon ya da pestisitler ve kimyasal gübreler tarafından kirletilmiş durumda, özelikle büyükbaş hayvan besiciliği şeklinde yapılan kapalı alan tipi yetiştiricilikle milyonlarca hayvan doğduğu günden beri neredeyse hiç güneş bile görmüyor ve etlerinde yüksek oranda kimyasallar ile yaşıyor. Gerek tarlalardan gerekse hayvan çiftliklerimizden soframıza gelen besinler ise bizi yaşatırken aynı zamanda yavaş yavaş da olsa sonumuzu , hastalıklarımızı hazırlıyor. İklim değişiyor, mevsimler kayıyor ve düzensiz hava olayları ile her gün binlerce insanın yaşamı tehdit altında kalıyor. Özellikle ülkemizde her yıl binlerce öğrenci üniversite hayali kurarak belki de hiç mutlu olamayacağı ve büyük ihtimal işsiz kalacağı bir bölümü okumak zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra başta tarım ve hayvancılık olmak üzere bir çok sektörde ara eleman sıkıntısı doğuyor. Özellikle tarımsal alanda çalışanların yaş ortalaması oldukça büyük ve geleneksel bile olmayan yöntemler ile kontrolsüz bir üretim söz konusu. Gençler bu alanlarda bir gelecek görmediği için ilgi alanları oluşsa bile farkına varmadan doğadan kopuk ve sevgisizlikten oluşan bir üretim çarkının içine itilmektedir. Özellikle kırsalda yaşayan ve gelir adalet sizliği ile boğuşan binlerce genç ufka baktıklarında iyi bir gelecek görmemektedir. Oysa başka bir eğitim ve üretim ve gelecek kurgusu mümkün olabilir mi ya da bir üçüncü yol var mı ve her şey verimlilik olarak devam etmek zorunda mı yoksa önemli olan sürdürülebilir olmak mı? Yıllardır doğayı, üretimi ve eğitimi gözlemleyerek ve anlamaya çalışarak çıktık bu yola ve yeni nesil eğitim modeli ile doğaya dost üretimi birleştirerek bir çok soruna bilimin ışığında çözümler ürettik. Bir kooperatif kurarak eşitçe paylaşan bir topluluk ağı kurduk. Ülke genelinde küçük işletmeler şeklinde ekolojik tarım yapan kadın çiftçilere destek olarak üretim istasyonları oluşturduk. Özellikle gençlerin fırsat eşitliğinden yaralanması adına kuruduğumuz üretim okulumuzu yatılı ve burslu hale getirdik. Bunu yanı sıra ülkemizin ilk öğrenci kooperatifini kurarak ürettikleri ürünlerin kazancına onları ortak ettik. Yetiştirdiğimiz her tarım ürününe, büyüttüğümüz her hayvana ve ürettiğimiz her gıda maddesine doğadan aldığımız ilham ile yaklaşıyoruz. Yine enerjimizi doğadan alıyor güneşi rüzgarı ve organik maddeleri kullanarak kendimize yeterliliği sağlıyoruz, suyumuzu arıtarak gelecekte yaşanacak su sorununa karşı çözümler geliştiriyoruz. Ürettiğimiz her üründe genetiği değiştirilmemiş yerel tohumlar kullanarak doğadaki tür adaletine katkıda bulunuyoruz. Tüm hayvanlarımızı sahip olduğumuz meralarda yetiştirerek açık alan hayvancılığı yapıyor ve ek besin olarak yalnızca ekolojik olarak yetiştirdiğimiz ürünleri yediriyoruz. Toprağı yuvamız olarak görüyor ve özelikle son yüzyılda yaşadığı tahribatı düşünerek iyileştirici tarım metotları kullanıyoruz. Biz sürdürülebilir Dünyanın sahip olması gereken ve birleşmiş milletlerin yeni yüzyıl değerlerinin bütününe karşı çözüm önerileri geliştirdik ve uyguluyoruz. Şu anda tarımın ve yerleşikliğin ilk başladığı Mezopotamya’nın tam kalbinde yeni yaşam ve üretim döngüsü ortaya koyuyoruz, gel topluluğumuza katıl ya öğrencimiz ol ya da ortak geleceğimiz için ürettiğimiz ürünlerden satıl al. Çünkü biz birbirimize bağlıyız.
Biz, Köy Enstitülerinden aldığımız ruhu ülke çapında yaygınlaşan kooperatif üretimiyle birleştiren bir üretim ve eğitim girişimiyiz. Organik ve Ekolojik temelli işlenmiş gıda ürünleri satıyoruz. Ortak ya da doğrudan üreticisi olduğumuz her ürün, doğayla uyumlu yerel tohumlarla, pestisit ve kimyasal gübre kullanılmadan, toprağa ve insana zarar vermeden yetiştirilen hammadde modern tesislerde işlenerek kolay dönüştürülmüş paketlerde satışa sunulur. Üretim sürecimizde karbon salımı en aza indirilmiş, ekolojik denge gözetilmiştir.
15 Adet bungalov, ev, kafe, restraut, yüzme havuzu ve üretim atolyelerinden oluşan deneyimle merkezimizdir. Hem çiftlik turizmi kapsamında tatil yaparken hem de yıl içerisinde açılacak olan 20'den fazla aktif katılımlı kurslarımıza devam edebilirsiniz.
Yöre zeytinlerinden zamanında toplanıp zamanında sıkılan özel üretim zeytin yağlarımız düşük asitli temiz gıda kapsamında satılmaktadır.
Nar ve sumağın ekolojik yöntemlerle yetiştirilip buhar teknolojisiyle olgunlaştırıldığı yeni nesil ekşi soslarımızı denemelisiniz.
Kendi yetiştirdiğimiz ekolojik domates, biber, kekik gibi tarım ürünlerinin gölgede kurutularak ya da işlenerek özel ambalajlandığı ürünlerdir.
Günümüzdeartan çevresel sorunlar, iklim değişikliği ve gıda güvenliği endişeleri,tarımda sürdürülebilir yöntemlerin önemini daha da artırmaktadır. Bu bağlamda, ekolojik ve organik tarım, doğaylauyumlu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir üretim modeli olarak öne çıkmaktadırOrganik tarım, kimyasal gübreler, sentetik pestisitler ve genetikolarak değiştirilmiş organizmaların (GDO) kullanımını reddederek, doğaldöngülere dayalı üretim yöntemlerini benimser. Bu yaklaşım, toprağınverimliliğini artırırken çevreyi korumayı hedefler.Ekolojik tarım ise organik tarımın ötesine geçerek, sosyal adalet,hayvan refahı ve yerel kalkınma gibi ilkeleri de içerir. Bu sistem, üretimdentüketime kadar tüm süreçlerde doğa ve insan dostu yöntemleri kullanılır.Türkiye'deorganik tarım, 1980'li yıllarda Avrupa ülkelerinin talepleriyle başlamış vezamanla gelişmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, 2020 yılıitibarıyla organik tarım yapılan alanlar ve üretici sayısı artışgöstermektedir. Ayrıca, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde ekolojik tarımuygulamaları yaygınlaşmakta ve bu alanda eğitimler düzenlenmektedir.Organik veekolojik tarım, sadece çevreyi korumakla kalmaz, aynı zamanda sağlıklı gıdaüretimi ve kırsal kalkınma açısından da büyük önem taşır. Bu nedenle, bu tarımyöntemlerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması, sürdürülebilir bir gelecekiçin kritik öneme sahiptir.
Piroliz ve Karbon AyakiziPiroliz, organik maddelerin oksijensiz ortamda yüksek sıcaklıklarda (genellikle 300–900 °C arasında) ısıtılmasıyla bozunması işlemidir. Bu süreçte madde üç temel ürüne ayrılır:
1. Gazlar (metan, hidrojen, karbonmonoksit vb.)
2. Sıvı yağlar (biyoyağ, katran)
3. Katı kalıntı (biyokömür/char)
Kullanım alanları:
• Atık plastiklerin geri dönüşümü (pirolizle plastikten yakıt elde edilebilir)
• Tarım atıklarının enerjiye çevrilmesi
• Biyokömür (biochar) üretimi → Toprak kalitesini artırır, karbon tutar
.• Lastik geri dönüşümü → Yakıt, karbon siyahı ve çelik geri kazanımı.Pirolizin avantajları:
• Fosil yakıt yerine geçebilecek yenilenebilir enerji ürünleri sağlar.
• Organik atıkları değerlendirerek çöplük hacmini azaltır.
• Karbon tutma potansiyeli olan biyokömür üretimiyle iklim krizine çözüm sunar
Karbon Ayak İzi ve Piroliz İlişkisi Piroliz, karbon ayak izini azaltabilecek teknolojilerden biridir. Özellikle tarımda:
• Tarımsal atıklar pirolizle biyokömüre dönüştürülerek hem toprak iyileştirilir hem karbon uzun süre tutulur.
• Bu süreç sayesinde negatif karbon ayak izi (yani karbonu atmosferden çekip Kooperatifler için Küçük Ölçekli Piroliz Sistemi Kurulumu Amaç ve Hedef Belirleme Öncelikle sistemin neden kurulacağı netleştirilmeli
:• Tarımsal atıkları değerlendirmek mi?
• Biyokömür (biochar) üretmek mi?
• Organik gübreye katkı sağlamak mı?
• Temiz enerji üretmek mi?
Örneğin: Keklicek Vadisi Kooperatifi, zeytin budama atıklarını biyokömüre çevirerek hem toprak iyileştirmek hem de karbonu toprağa bağlamak isteyebilir."Piroliz Teknolojileri ve Enerji Uygulamaları" – TUBİTAK MAM
https://www.tema.org.tr
Modern tarım sistemleri, kısa vadeli verim artışı sağlasa da uzun vadede toprağın yapısını, biyolojik çeşitliliği ve su döngüsünü bozan uygulamalarla doğanın dengesini sarsıyor. Yoğun toprak işleme, sentetik gübre kullanımı, monokültür tarımı ve pestisitler; sadece ürün kalitesini değil, ekosistem sağlığını da tehdit ediyor. Bu bozulmanın karşısında yükselen bir umut var: Onarıcı Tarım.
Onarıcı tarım, doğayla uyumlu, toprağı ve canlı yaşamı iyileştirmeyi amaçlayan bir üretim yaklaşımıdır. Sürdürülebilir tarımdan farklı olarak, sadece mevcut durumu korumakla yetinmez; bozulan ekosistem süreçlerini aktif olarak iyileştirmeyi hedefler. Bu yönüyle, tarımı sadece bir üretim aracı değil, aynı zamanda doğayı yeniden kurma pratiği olarak görür.
Onarıcı Tarımın Temel İlkeleri Nelerdir?
1. Toprağın Bozulmasını Önlemek: Toprağın sürekli işlenmesi, yapısını bozar. Onarıcı tarımda toprak mümkün olduğunca az işlenir.
2. Toprağı Örtülü Tutmak: Örtü bitkileri kullanılarak erozyon engellenir, su tutma kapasitesi artar.
3. Bitki ve Ürün Çeşitliliği: Monokültür yerine rotasyon uygulanır; böylece hem besin dengesi sağlanır hem de zararlı organizmaların çoğalması engellenir.
4. Hayvancılığı Entegre Etmek: Hayvan gübresi toprağı besler, otlatma ile doğal döngüler desteklenir.
5. Mikrobiyal Yaşamı Teşvik Etmek: Toprak canlıdır; içinde milyonlarca mikroorganizma yaşar. Kimyasal girdi kullanımının azaltılması, bu yaşamı destekler.
Onarıcı Tarım Neden Önemlidir?
Günümüzde tarım sadece gıda üretimi değil, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadele ve ekolojik dengeyi koruma aracı haline gelmiştir. Onarıcı tarım yöntemleri sayesinde karbon toprağa hapsedilir, toprak suyu daha iyi tutar, kuraklıkla mücadelede daha dirençli hale gelir. Aynı zamanda küçük üreticiler için daha az maliyetli, daha adil ve bağımsız bir üretim zemini sunar. Türkiye’de bu alanda bazı çiftçiler, yerel topluluklar ve sivil toplum kuruluşları onarıcı yöntemlere yönelmeye başladı. Doğaya saygılı, kültürel bilgiyi önemseyen bu yeni tarım anlayışı; hem kırsal kalkınmanın hem de doğayla barışın anahtarı olabilir.
Kaynakça
1. Buğday Derneği. (2021). Onarıcı Tarım Nedir? https://bugday.org/blog/onarıcı-tarım-nedir-ve-neden-onemlidir
2. Doğa Derneği. (2022). Toprağın Şifası: Onarıcı Tarım. https://www.dogadernegi.org/onarıcı-tarım
Doğayla uyumlu, sağlıklı ve düşük maliyetli yapılar inşa etmenin yolu, çoğu zaman geçmişin bilgisini günümüz teknolojisiyle harmanlamaktan geçiyor. Bu noktada “kerpiç”, yani su, kil, saman ve toprağın karışımıyla elde edilen yapı malzemesi, modern mimaride yeniden değer kazanıyor. Artık sadece nostaljik bir köy malzemesi değil; sürdürülebilirlik, ekolojik denge ve sosyal adalet ekseninde yeniden yorumlanan bir yapı taşı.
Kerpiç: Asırlık Malzemenin Dönüşü
Kerpiç, binlerce yıl önce Mezopotamya’da, Anadolu’da, Orta Asya'da ve Afrika’da kullanılmış; geleneksel bir yapı malzemesi olarak insanlık tarihine eşlik etmiştir. Günümüzde ise “modern kerpiç yapılar” olarak adlandırılan yeni nesil tasarımlar, pasif enerji kullanımı, doğal havalandırma ve düşük karbon ayak izi gibi avantajlarıyla öne çıkıyor. Kerpiç, nefes alabilen bir malzemedir. Isıyı gün içinde depolayıp gece yavaşça bırakır; bu da iç mekânlarda doğal bir klima etkisi yaratır. Ayrıca antibakteriyel yapısı sayesinde sağlıklı bir yaşam alanı sunar. Almanya, Fransa ve Avusturya’da“rammed earth” ya da “adobe” adıyla bilinen bu teknikler, bugün hem kırsal kalkınma projelerinde hem de kentsel dönüşüm politikalarında yer buluyor .Ekolojik Mimari: Sadece Yapı Değil, Yaşam Biçimi
Ekolojik mimari, sadece doğal malzeme kullanmakla kalmaz; yapıların doğayla ilişkisini bütüncül şekilde ele alır. Bu yaklaşıma göre bir yapı, bulunduğu araziye, iklim koşullarına, biyolojik çeşitliliğe ve sosyal yapıya duyarlı olmalıdır. Kerpiç yapılar, bu ekolojik bütünlük açısından ideal malzemelerden biridir. Özellikle su geçirmez doğal sıvalar (kireç-saman karışımı gibi) ile birlikte kullanıldığında, yıllara meydan okuyan sağlam yapılar elde edilebiliyor. Ayrıca ekolojik mimari, yerel malzeme ve yerel iş gücünü önceliklendirerek kırsalda üretim kültürünü canlandırma potansiyeline de sahiptir. Türkiye’de bu konuda öncü çalışmalarıyla bilinen Hasan Yelmen (Yelmen Mimarlık) ve Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, kerpiç ve ekolojik yapı tekniklerinin kent ölçeğinde de uygulanabileceğini savunmaktadır .Türkiye'den ve Dünyadan İlham Veren Örnekler
Türkiye’de özellikle Şirince’deki Tarla taban Kolektifi, Mardin çevresindeki bazı kırsal turizm yapıları ve Karacasu’daki kerpiç eko-köy girişimleri dikkat çekicidir. Uluslararası ölçekte ise Mısır’daki Hassan Fathy’nin New Gourna projesiya da Avusturya’daki BASE habitat atölyesi, kerpicin estetik ve teknik olanaklarını gözler önüne seriyor. Sonuç: Kerpiç, Geleceğin Taşı Olabilir mi?
İklim krizinin derinleştiği, enerji kaynaklarının tükendiği bir dünyada, her gram betonun, her ton çeliğin ciddi bir ekolojik bedeli var. Bu nedenle modern kerpiç yapılar ,geçmişin bilgeliğini geleceğin ihtiyaçlarıyla buluşturmak için değerli bir seçenek sunuyor. Üstelik bu sadece teknik bir tercih değil; doğaya saygı, yerelliğe bağlılık ve sosyal adaleti önceleyen bir yaşam biçimi olarak da okunabilir.
Kaynaklar:
Yelmen, H. (2021). “Ekolojik Mimarlık ve Kerpiç”, Mimarlar Odası Yayını.
Güzer, C.A. (2020). “Yerel Malzeme ile Modern Yapılar”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayını
Ekolojik tarım; doğanın dengesini bozmadan, kimyasal gübre ve sentetik ilaçlar kullanmadan yapılan üretim biçimidir. Toprağın, suyun ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını esas alır.
Çünkü toprağı, suyu ve canlıları koruyarak sürdürülebilir üretim sağlar. Aynı zamanda insan sağlığını tehdit etmeyen temiz ve besleyici ürünler üretir.
Ekolojik mimari; enerji verimliliğini esas alan, yerel malzemeleri tercih eden, karbon salımını azaltan ve doğayla uyumlu yapılar inşa etmeyi amaçlayan bir tasarım anlayışıdır.
Ekolojik evler, doğaya minimum zarar verecek şekilde tasarlanır. Güneş enerjisi, yağmur suyu hasadı, doğal havalandırma gibi sistemlerle kendi enerjisini üretir ya da tasarruf eder.
Temiz gıda; üretiminde kimyasal katkı maddeleri, pestisit, GDO gibi sağlığa ve çevreye zararlı uygulamaların yer almadığı, etik ve şeffaf biçimde üretilen gıdalardır.
Sertifikalı organik ürün logoları, üretici bilgisi, şeffaf etiketler, coğrafi işaretler ve yerel üretici kooperatiflerinden temin edilen ürünler temiz gıdanın göstergelerindendir.
Onarıcı tarım, sadece toprağı kullanmakla kalmaz; aynı zamanda toprağı, su döngüsünü, biyolojik çeşitliliği ve karbon dengesini iyileştirmeyi amaçlayan üretim sistemidir.
Geleneksel ya da organik sistemler toprağı korumaya odaklanırken, onarıcı tarım toprağı yeniler. Örneğin, otlatma yönetimi ve çok yıllık bitkilerle toprağın karbon tutması sağlanır.
Sıfır karbon; bir işletme, ev ya da bireyin neden olduğu sera gazı salımının ya hiç olmaması ya da tamamının doğal ya da teknolojik yollarla dengelenmesi demektir.
Yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak, enerji verimli ekipmanlarla çalışarak, karbonu toprağa hapseden tarım teknikleri uygulayarak ve sürdürülebilir ulaşım sistemleriyle mümkün olabilir.